48 yaşındaki Mia, yıllarca kısırlığın derin acısıyla ve başkalarının sürekli sorduğu “Evli misin? Çocukların var mı?” sorularıyla yaşamıştı. Yorucu doğurganlık tedavilerinin ve sonunda bir çocuğu doğuramadığı için erkeklerin onu terk ettiği bir dizi başarısız ilişkinin ardından Mia, tek kişi için çok büyük bir evde, tek başına, sessiz bir hayata razı olmuştu. Evi kitaplar ve bitkilerle doldursa da, hiç sahip olmadığı ailesinin sessizliği ve bitmek bilmeyen acısı varlığını sürdürüyordu. Evlat edinme düşüncesi yıllardır aklından çıkmıyordu ama tekrar umut etmekten korkuyordu. Sonunda, gri bir Salı günü, yine yalnız bir kahvaltının ardından, Mia, kendini seçmeye ve kalbini son bir kez riske atmaya hazır bir şekilde, yerel çocuk yuvasına doğru yola koyuldu.

Mia’nın bakışları, pencerenin yanında tek başına oturan, sanki kaybolmak istiyormuş gibi büzülmüş Lila adında küçük bir kıza takıldı. Gözleri buluştu ve Lila’nın kocaman kahverengi gözlerinde derin, kadim bir hüzün gördü. Mia yanına diz çöktü ve Lila’nın bir yıldır bir grup evinde kaldığını, bir koruyucu aileden diğerine geçtiğini öğrendi. Sosyal hizmet uzmanı Bayan Patterson, yürek burkan gerçeği açıkladı: Lila’da lösemi vardı ve hastalık geçen baharda nüksetmişti. Hastalığı “çoğu ailenin kaldıramayacağı kadar ağırdı.” Lila sessizce, “Sence beni birileri ister mi? Tekrar hastalansam bile?” diye sorduğunda Mia dayanamadı. Lila’ya “Tatlım, sanırım birileri isteyecektir,” diye söz verdi ve uzun evlat edinme sürecine başladı.

Haftalar süren görüşmeler ve evrak işlerinin ardından Lila resmen Mia’nın kızı oldu. Evdeki ilk ayı sevgiyle, birbirlerinin rutinlerini öğrenerek ve hastane ziyaretleriyle başa çıkarak geçti. Sonra, bir Çarşamba sabahı, yeni hayatı bir limuzin ve koyu renk takım elbiseli adamlar tarafından dramatik bir şekilde sekteye uğradı. Avukat Bay Caldwell, Mia’ya Lila’nın biyolojik ebeveynleri Robert ve Emily’nin, Lila bebekken bir trafik kazasında öldüklerini ve geride önemli bir vakıf bıraktıklarını bildirdi. Vakfın özel talimatları, 4,7 milyon dolarlık mirasın, Lila’nın yalnızca onu sevgiyle seçen biri tarafından evlat edinilmesi durumunda serbest bırakılacağını ve böylece para hırsıyla yabancılar tarafından evlat edinilmeyeceğini öngörüyordu. Avukat, Mia’ya Lila’nın ailesinden, kızlarını sevdiği için aileleri haline gelen evlat edinene teşekkür eden bir mektup verdi.

Miras, Lila’ya sadece maddi güvence sağlamakla kalmadı, aynı zamanda Lila’nın mümkün olan en iyi tıbbi bakımı almasını da sağladı. Lila’nın ailesinin geride bıraktığı güzel, iki katlı eve taşındılar; etrafı verandalı ve yemyeşil bahçeli bir eve, Lila’nın her zaman hayalini kurduğu ev olduğunu hemen anladı. Lila, biyolojik ailesinin onu bebekken kucağında tuttuğu çerçeveli fotoğrafına bakarken, aralarında bir bağ hissetti ve Mia’ya, “Seni bulduğum için mutlu olduklarını düşünüyor musun?” diye sordu. Özel tedaviyle Lila’nın sağlığı önemli ölçüde iyileşmeye başladı. Doktorlar “remisyon” gibi kelimeler kullanmaya başladılar ve sonbaharda teşhis doğrulandı.

Üç yıl sonra, 13 yaşındaki Lila sağlıklı, enerjik ve hayat dolu, hayallerindeki bahçe çiçek açmış durumda. Biyolojik anne ve babasından gelen çerçeveli mektup, ölümün ötesine geçen sevginin günlük bir hatırlatıcısı olarak duvarda asılı. Bir zamanlar yalnız ve kısırlık yüzünden kalbi kırık olan Mia, en büyük mutluluğunu biyolojik değil, seçilmiş bir aşkta buldu. Umutsuzluk ve trajediden doğan ama en özel sevgiyle yönlendirilen Lila’nın gelişi, Mia’nın kalbindeki her boşluğu doldurdu. Biyolojik anne ve babasından gelen çerçeveli mektup, ölümün üstesinden gelen sevginin günlük bir hatırlatıcısı olarak duvarda asılı. Bir zamanlar yalnız ve kısırlık yüzünden teselli bulamayan Mia, en büyük mutluluğunu biyolojik değil, seçilmiş bir aşkta buldu. Umutsuzluk ve trajediden doğan ama en özel sevgiyle yönlendirilen Lila’nın gelişi, Mia’nın kalbindeki her boşluğu doldurdu. Mia sonunda anneliğin biyolojik bir şey olmadığını; orada olmak ve pes etmeyen bir sevgiyle ilgili olduğunu anladı. Mia, Lila’nın çiçek açmasını izlerken kızının iki kez doğduğunu, bir kez dünyaya, bir kez de kalbine geldiğini ve her iki seferinde de mükemmel olduğunu anlar.