Kocam uyurken sırtında garip bir barkod dövmesi fark ettim. Taradığımda etrafımdaki dünya yıkıldı

 Kocam uyurken sırtında garip bir barkod dövmesi fark ettim. Taradığımda etrafımdaki dünya yıkıldı

Son birkaç aydır garip bir rüyanın içindeydim. Kocam farklı görünüyordu. Eve geç gelir, nerede olduğunu sorduğumda bakışlarını kaçırırdı. Yanıma uzanırdı ama hâlâ uzakta, bir sessizlik duvarının ardındaydı. İnancımı kaybetmemeye çalıştım. Bir çocuk bekliyorduk. Bizi kurtaracağını düşünmüştüm. Ama ne kadar uğraşırsam, gözleri o kadar soğuklaşıyordu.

O akşam, gece yarısından sonra geri döndü. Sessizce, öpmeden veya bakmadan geçti. Duş aldı ve sanki zorunlu bir ritüeli yerine getiriyormuş gibi yatağa gitti. Gözlerimi kapatmadan yanına uzandım. Ve aniden, yüzüstü döndüğünde onu gördüm.

Sırtında, boynunun hemen altında garip siyah bir desen vardı – bir barkod. Sanki deriye basılmış gibi net çizgiler. Eski bir dövme değildi – taze, hâlâ parlak bir yüzeye sahipti.

Dünya donmuş gibiydi. Nefes alamıyor veya hareket edemiyordum, o koda bakakaldım. Dövmeleri hiç sevmezdi. Birinin neden bedenini çirkinleştirdiğini anlayamadığını söyledi. Ve şimdi…

Sessizce telefonumu alıp kamerayı açtım. Lensi doğrulttuğumda kalbim kulaklarımda gümbür gümbür atıyordu. Tık. Kamera odaklandı ve ekranda aktif bir bağlantı belirdi.

Tıklamamalıydım. Ama tıkladım.

Bir saniye sonra telefon yanıt verdi ve ekranda ürkütücü bir sembolle karanlık bir web sitesi açıldı: Zincirler gibi iç içe geçmiş halkalar. Altında kısa bir yazı:
“Klanın malı.”

Parmak uçlarımda bir ürperti hissettim. Dünya dönüyordu. Anlayamıyordum; bu ne anlama geliyordu? Kimin “klanı”? Neden “mal”?

Yanımda, sakin ve düzenli nefes alarak uyuyordu ve aniden bana tamamen yabancı biri gibi geldi.

Sabah gözlerini açtığında, yanında oturuyordum. Telefon elimdeydi.

“Bu ne?” diye sordum. Sesi tuhaf ve boğuktu.

Donakaldı. Bahane yok, yalan yok, sadece bir bakış. Ve ilk kez, içinde korkunç bir şey parladı: korku.

“Sana daha önce söylemeliydim,” diye nefes verdi. “Ama seni kaybedeceğimi biliyordum.”

Bana her şeyi anlattı. Bebek haberini aldıktan sonra yeterli parası olmayacağını nasıl anladığını. Eski bir tanıdığının ona “kolay para kazanma yolu” önerdiğini. İlk başta bunların sadece basit görevler olduğunu. Sonra da koşullar. Sözleşmeler. Kaçamayacağın insanlar.

Barkod bir süs değil. Bir marka. Bir aidiyet işareti. Onların bir parçası olduğunun bir işareti. Satın alındın.

“Bana para, iş, koruma verdiler,” dedi. “Ama şimdi onlara aitim. Sonsuza dek.”

Sessizce oturdum. Gözyaşı dökülmedi. Sadece acı bir gerçekle yüzleştim: Onun izi artık bende de var. Geçmişini silemiyorum. Eski kocamı geri getiremiyorum.

Bunu ailesi için yaptı. Benim için. Henüz görmediği çocuğu için. Ama şimdi hepimiz o izin bir parçasıyız.

Ve arkasını döndüğünde, aniden fark ettim ki sırtındaki dövme bir güç sembolü değildi. Bir zincirdi.

Soğuk, paslı ama kırılmaz. Ve o zincirin halkaları çoktan hayatlarımıza yayılmıştı.

Related post